BUDA BENİM KAMP HİKAYEM…
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…
Ben H. Çavdar. DPÜ İslami İlimler öğrencisiyim. Birçok ilahiyat ve İslami ilimler öğrencisi gibi Arapça hazırlık okuduğumuzdan, sonraki seneler de birçok dersimiz Arapça olacağından ve dinimizi daha iyi anlayabilmek için bu dili en iyi şekilde öğrenmem gerektiğini düşünüyordum. Bu niyetle aşağıda belirttiğim tevafuk sonucu, 25 Haziran-11 Ağustos 2018 tarihleri arasında, Hamzalı Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile ÖNDER’in İstanbul’da düzenlediği, başta Marmara Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi olmak üzere farklı üniversite öğrencilerinin katıldığı 45 Günlük Arapça Anlama ve Konuşma Kampına katıldım. Bu kampla ilgili yaşadıklarımı, deneyimlerimi ve hislerimi sizlerle paylaşmak istedim. İstedim; çünkü kampa gelmeden önce bir öğrenci, kampla ilgili hissettiklerini yazmış ve ben o yazıyı Derneğin internet sitesinde gördüğümde, kampa gelmeye iyiki karar vermişim; demiştim. Aklımdaki soru işaretlerini biraz olsun gidermişti o yazı. Ben de kampa gelmek isteyen öğrencilerin akıllarındaki soru işaretlerini gidermek ve biraz olsun “acabalarına” çözüm olmak üzere bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Arapça hazırlık sınıfını bırakıp bölüm değiştirmeyi düşündüğüm sırada Youtube’da bir video gördüm. “Arapça Neden ve Nasıl Öğrenilir?” diye. O videodan sonra Arapça’yı sevebileceğimi hissettim; Arapçayı öğrenmek isteğim arttı. Videonun hemen altında katılmış olduğum bu kampın videosunu da izledim. Etkilenmiştim. Okula devam etme kararı aldırtacak kadar çok etkilemiştim hem de. Arapça öğrenmeyi çok istiyordum artık. Okulun ikinci dönemi başladı. Arapçaya ve birinci döneme dair bir temelim yoktu, ikinci dönemdeki konular birinci dönemdeki konularla bağlantılıydı ve birinci dönem ağırlıklı olan konuşma ve anlama becerisi ikinci dönemde gramer ağırlıklı bir yapıya dönüşmüştü. Bunların hepsi beni fazlasıyla korkutmuş ve Arapçayla arama kocaman, aşılmaz bir duvar örmüştü. Yine de gayret ettim; çalıştım ve finale girebilecek kadar bir ortalama yaptım. Bu sırada kampın ödevleri başladı.
Tüm kalbimle söylüyorum, kampın ödevlerine derslerimden daha çok öncelik verdim. Önce onları bitirmeye çalıştım. Çünkü bu kampa gitmeyi gerçekten çok, hem de Allah rızası için istiyordum. Kampa hazırlık süresi ve ödev aşaması boyunca desteklerini eksik etmeyen başta Talha hocam olmak üzere tüm hocalarım ve arkadaşlarıma minnettarım. Onlar sayesinde yılmadım. Rabbim hepsinden razı olsun inşallah. Final sınavına girdim; sonuç kötüydü ve ben sınıfta kalmıştım. Bir kaç gün önce de kampa kabul edilen öğrenciler açıklanmıştı ve ben de vardım o öğrenciler içinde. Aileme söylemedim sınıfta kaldığımı. Eğer söyleseydim babam beni kampa değil, yaz okuluna gönderecekti. Elhamdülillah kampa katıldım…
İlk olarak ” Tutuşturma Semineri ” düzenlendi. Proje uzmanı ve yönetmeni Ahmet Ziya hocamız aklımızdaki bütün soru işaretlerine ışık tuttu. Bütün nedenlerimizi, niçinlerimizi, nasıllarımızı cevapladı. Bizlere “Kamp süresi boyunca direniş moduna girmeyin, öğrenmeye odaklanın ve gayretinizi artırın.” dedi. Kampa ve Arapça öğrenimine dair nasihatlerde bulundu ve kamp başladı, bütün zorlu ve disiplinli yapısıyla…
45 gün boyunca Türkçe’nin konuşulmadığı, telefon kullanımının yasak olduğu, İslami yaşayışa göre düzenlenmiş bir Arapça kampı…
Program dopdoluydu. Hem disiplinli ve hem de dopdolu. İlk hafta çok zorlandım. Okuldayken Arapça cümle kuramamış biri için birden Arapça konuşmaya çalışmak çok zorladı beni. Tarzanca ve yanlışlarla dolu da olsa ilk hafta bitmişti. Her geçen gün geliştiriyordum kendimi. Her geçen gün daha çok seviyordum Arapçayı ve ben farkında olmasam da her geçen gün dökülüyordu taşlar Arapça ile aramdaki o koca duvardan…
Kampın Arapça öğretme yöntemi çok akılda kalıcı, faydalı ve güzeldi. Konuları uygulayarak öğreniyorduk. Mesela, konu alışveriş olduğunda bir oda tamamen alışveriş merkezine dönüştürülmüş ve nasıl alışveriş yapacağımız bizzat uygulatılarak öğretilmişti. Konu bayram olduğunda aynı oda bu sefer sanki o gün bayrammış gibi süsleme yapılmış ve bayramlaşılmıştı. Hepimiz mutlu olmuş, öğrenmiş ve hatta bayram harçlığı bile almıştık. Konu tarihi mekânlar olduğunda ise geziler düzenlenmişti. Beylerbeyi Sarayı, Mecidiye Sarayı, Hz. Yuşa Tepesi, Yoros Kalesi gezilmiş ve bizlere geziler sırasında bilgiler verilmişti. Bunlar ve bunlar gibi pek çok konuyu bizzat görerek, yaşayarak öğrenmiştik. Hocalarımız anlatıyor, öğretiyor, bizlere sabırla gösteriyor, tekrarlıyor bizlerse uygulamaya çabalıyor, uyguluyor; yanlışlarımızı düzelterek öğreniyor ve konuşuyorduk. Konular günlük hayatta her zaman karşılaştığımız, birebir yaşadığımız konulardı. Tanışma, seyahat, alışveriş, çarşı, yollar, hastane, bayram, meslekler, hayvanlar, bitkiler, tarihi mekânlar, insan vücudu, bilgi, ilim, güzel ahlak…
Öğrendiklerimiz sadece derslerle sınırlı değildi tabi ki. Kantinde, yemekhanede, teneffüste, yemek esnasında, dinlenme vakitlerinde, çay saatinde, kamp gezilerinde ve hatta pazarda. Her an yeni şeyler öğreniyor ve konuşuyorduk. Çok iyi hatırlıyorum cuma günü pazar dönüşünde Kamp Eğitim Müdiremiz Elif Hocamız demişti ki: “İçinizde de Arapça düşünün, Türkçe düşünmeyin. Eğer Arapça düşünmeyi başarırsanız, öğrenmeyi de başarırsınız.” O günden sonra aklımla büyük bir mücadeleye giriştim. Kolay değildi on sekiz yaşına kadar Türkçe düşünmüş birine Arapça düşündürtmek. Zorladım kendimi, günden güne daha çok Arapça düşünmeye başladım. Sonra Arapça üç kere rüya gördüm ve bir kere de oda arkadaşım uykumda Arapça konuştuğumu söyledi. Bunlar Arapça düşünmeyi aklıma, zihnime kabul ettirdiğimin işaretiydi ve beni çok mutlu ediyordu.
Çizgi Film vakitleri ve hocalarla çay sohbetleri de en az dersler kadar istifade ettiğim vakitlerdi. Özellikle çizgi film zamanında derecemize göre sınıflara ayrılmış ve hocalarımızın gözetiminde her gün 45 dakika çizgi film izlemiştik. Bu sayede dinlemenin önemini çok daha iyi kavramıştım. İzleme esnasında her cümlenin ardından çizgi film durduruluyor ve hocalarımız tarafından daha anlaşılır hale getiriliyor ve pekiştiriliyordu. Çay saatlerinde ise bizim ve hocamızın ortak kararıyla bir konu belirleniyor ve o konu hakkındaki fikirlerimizi, düşünce ve hayallerimizi birbirimizle paylaşıyor, güzel vakit geçiriyorduk. Bu konuşmalar sırasında hocamızın yardımıyla cümlelerimizdeki yanlışlar düzeltiliyor ve öğretiliyordu.
Yemek vakitlerimiz bile boş geçmiyordu. Yemek sırasının önünde bekleyen hocalarımız her birimizden Arapça doğru bir cümle kurmamızı istiyordu. Cümleyi kurabilen yemekhaneden içeri girebiliyordu. Bununla sınırlı değildi tabi ki. Yemek alırken yemek servisi yapan ablalara yemekten ne kadar istediğimizi söylüyor ve öyle alıyorduk yemeği. Yemeklerin sonunda duran hocamız ise yemeğin adını ve tepsidekileri soruyordu her birimize. Yemek boyunca aynı sınıfta olmadığımız arkadaşlarımızla konuşma fırsatı yakalıyorduk…
Her gün çay saatlerinde gelen Psikolojik Rehber ve Danışman Merve hocamız ise derdi olan, konuşmak isteyen arkadaşlarımızla konuşuyor, dertlerimizi dinliyor ve direniş moduna geçmememiz için bizlere yardımcı oluyordu. Küçük çocuğuna rağmen şikâyet etmeden her gün gelmeye çalışıyor ve tüm samimiyetiyle konuşuyordu bizimle. Onun sayesinde imtihan esnasında konuşabildim. Heyecanımı biraz olsun yenebildim. İmtihan sonrasında da bana öyle içten sarıldı ki o anı unutamam. Allah ondan sorgusuz sualsiz razı olsun inşallah…
Pazar günleri Ahmet Ziya hocamızın hazırladığı; kampa dair fikirlerimizin, düşünce ve isteklerimizin sorulduğu sorular geliyordu önümüze. Bizlerse soruları cevaplıyorduk. Cevaplarımızın hepsi teker teker okunuyor ve analiz ediliyordu. Bizler için faydalı olacak isteklerse yerine getiriliyordu…
Pazar günü yapılan en güzel ve en çabuk geçen vakitse, 30 dakikalık telefon ile görüşme vaktiydi. Derse geç kalmış, tertipli ve düzenli olamamış öğrencilerin telefon vakitlerinden kısaltmalar yapılıyordu. Bu kısaltmaların en çok sevilen vakitte yapılması, kurallara uymaya daha çok özen gösterilmesini sağlıyordu. Bu vakitlerde ailemle Türkçe konuşuyordum. Belki inanamayacaksınız ama Türkçe konuşmakta zorlanıyordum.
“İnsan anadilini konuşmakta zorlanır mıymış?” dediğinizi duyar gibiyim. Hafta boyunca Arapçayla yatıp Arapçayla kalkmış bir kamp öğrencisi, zorlanırmış işte. Özellikle de son haftalara doğru Arapça düşünmeyi zihnime kabul ettirdiğimden sanıyorum, ailemle konuşurken Arapça cümleler çıkıyordu ağzımdan. Türkçe düşünmekte zorlanıyordum. Onlarsa şaşırıyor ve gülüyorlardı halime.
Kampın sonlarına doğru fark ettim ki Arapçayla aramda bulunan ve benim bir türlü geçmeyi başaramadığım o duvar kalmamış; yok olmuştu. Her ne kadar sınavlarda heyecanlansam da ilerlediğimin, geliştiğimin, öğrendiğimin ve Arapçayı çok sevdiğimin farkına varmıştım Elhamdülillah.
Kampın son gününden bir gün önce “Vedalaşma Semineri” düzenlendi. Ahmet Ziya Hocamız “Arapça cennet dilidir. Bu yüzden onu hakkıyla öğrenmelisiniz, zengin ve bereketli bir dildir. Bilgi, birikim tecrübe, disiplin ve fedakârlık gösterirseniz öğrenirsiniz. Öğrenmede ilk aşama olan konuşma ve anlama aşamasını beraberce hallettik. Bundan sonra konuşma ve anlamanızı geliştirmeye gayet etmekle birlikte ikinci aşama olan okuyup yazma ve üçüncü aşama olan gramer eğitimi ise sizlere kaldı. Biz size anahtarı verdik, artık kapıyı açmak sizin elinizde.” dedi. Evet, konuşuyorduk, konuşulanı anlıyorduk ama Arapça öğrenimi yeni başlıyordu. Seminer boyunca, öğrendiklerimizi nasıl muhafaza edeceğimiz, kendimizi nasıl geliştireceğimiz, o kapıdan içeri nasıl gireceğimiz anlatıldı. Şimdiyse iş bizlerde ve ben kendi adıma Allah’a söz veriyorum çabalayacağım, çalışacağım ve o kapıdan içeri gireceğim inşallah. Bunu da bizlere öğretilen yöntemlerle yapacağım. Gözümü ve kulağımı boş vakitlerimde, yemek yerken, otobüste yolculuk yaparken Arapçayla meşgul edeceğim. Kur-an’ı Kerim’i yaşamıma mal etmek için her gün bir veya yarım sayfa iyi bir mealden takip ederek okuyacağım. Arapça çizgi filmeler izleyeceğim, kitaplar okuyacağım. Kamptan arkadaş ve hocalarımla Arapça konuşacağım inşallah. Ve eğer kendimi geliştirmeyi başarabilir, konuşmamı ilerletebilirsem kampa yardımcı abla olarak katılmayı çok istiyorum…
Sadece Arapça öğrenmediğim Arapçayı yaşadığım, çok güzel dostluklar kurduğum, çok değerli hocalar tanıdığım, hayatımın en zor ama en kıymetli günlerini geçirdiğim bu kampta emeği geçen herkesten Rabbim razı olsun. Özellikle de bizim için her fedakârlığı yapan Elif hocamızdan. Allah hepsinin ahiretini güzelleştirsin inşallah. Rabbim’e emanet olun. 27/08/2018
Hamide Çavdar
& & & & & & & & & & & & & & & & & &
İŞTE BUDA BENİM KAMP HİKAYEM…
Selamun Aleyküm arkadaşlar
Ben Şeyda,Kahramanmaraş’lıyım ve İstanbul’da Bezmialem Tıp Fakültesi 1. Sınıfa geçtim. Katılmış olduğum Arapça
anlama ve konuşma kampı hakkında edindiğim tecrubeleri kendi düşüncelerim ışığında sizlere anlatmayı üzerime bir vazife olarak görüyorum. Bendeniz İmam Hatip Lisesi çıkışlı değilim ve universitemde de Arapça öğrenmek gibi bir imkanım yok elbette lakin müslüman olduğum ve kitabımız Kuran-ı Kerim’in dili Arapça olduğu, her gün beş vakit namaz kılma esnasında okuduklarımı anlamak ve aynı dini paylaştığım insanlarla iletişim kurabilmek için Arapca öğrenmeyi kendime hedef edinmiş bir kardeşinizim. Bu sene henüz hazırlık senem olması hasebiyle yaklasik 4 ay kadar cumartesi günleri özel ders alarak Arapçada temel atmaya çalıştım lakin aldığım derslerde sadece kısıtlı miktarda gramer konularını öğrenebildim; cümle kurma ve anlama noktasında ise zaten sıfırdım. Okulumda ders yılı bitmeye yakın Tıp tahsilime başlamadan bu işin temelini halletmem gerektiğinin farkındaydım ama nasıl olacağını bilemiyordum; taki Çapa Tıp Fakültesi’nde okuyan bir arkadaşım, bir gruptan gördüğü bu Kampın duyurusunu, bana gösterinceye
kadar… Düzenleyen kurumun güvenilirliğinden emin olduktan ve internetten daha önce katılmış kişilerin yorumlarını duyduktan sonra bir dakika düşünmeden kampa kayıt yaptırdım ve bir ay süren yaklaşık 12.000 kadar Arapça ile Türkçe arasında müşterek olan kelimelerin bir kısmından oluşan ödev aşamasını internetten ve Kuran’dan baka baka, hatalarla dolu bir şekilde de olsa, tamamladım…( Bir de arkadaşlar size samimiyetle söylüyorum günlük hayatta kullandığımız kelimelerin önemli bir kısmı Arapça ve eğitime bunlarla
başlayınca inanılmaz kolaylaştırıyor öğrenmeyi ) Açıkçasını soylemek gerekirse videolarda dinlediğim kadar faydalı olacağına inanamıyordum başlangıçta. Nihayet kamp başladı ve bizler hayatımızda daha önce hiç yaşamadığımız tecrübelerle dolu geçecek olan bu maceraya ilk adımımızı attık. Kamptaki yaklasik 90 kişinin içerisinde Arapçası en zayıf olanlardan biriydim ve birçok kişinin 45 gunde konuştuğu yasak kelime
sayısına ilk 2 günde ulaşmıştım. ( Yasak kelimeden kastım Kampta Arapça dışında bir kelime konuşmak yasak arkadaşlar, konuşan her kelime icin 1 ₺ ödüyor. ) Lakin en başta Allah’ın yardımı sonra da Arapcaya olan aşkım, hocalarımın ve arkadaşlarımın samimi yardımlarıyla 45 gun içerisinde Arapca olarak kendimi ifade etme ve dinlediğimin büyük cogunluğunu anlama melekesini kazandığımı ve kamptan çıktığımda bir sene çabalayıp öğrendiğim ingilizceyi, hatta anadilim olan Türkçe’yi konuşurken zorlandığımı sizlere tüm samimiyetimle söylemek istiyorum.(Sonra düzeliyor bu kısım merak etmeyin.)
Kampa sadece Arapça öğrenmek için
gittim; lakin Arapca oğrenmek dışında da hepimize lazım olan çok güzel değerler kazandım. Evvela aynı yola baş koyduğum samimi dostlar kardeşler, dünyanın farklı kültürlerinden, müslüman hocalar(Cezayir, Suriye, Ürdun, Mısır, Filistin) tanıdık ve hayatimın sonuna kadar terketmemeye karar verdiğim ve tüm insanların sıhhati ve selameti için bilimsel olarak da yapılması gereken iki öğün ana yemek yemeyi, sabah namazından sonra yatmama ve peygamberimizin de bizlere tavsiye ettigi kaylule uykusu alışkanlığını kazandık. Kampta geçen 45 günümün her biri, hayatımda hiç olmadığı kadar, faydalı ve bereketli geçti elhamdulillah…
Evet zaten gurbette okuduğum için sadece sömestir ve yaz tatilinde memleketinde olan ben bu yaz tatilimin yarısını da gurbette geçirdim ama Kamptaki ilim ve kardeşlik ortamında inanın bunun bile bir
onemi kalmiyor…
Hayatım boyunca burada edindiğim kıymetli kardeşlikleri ve bu Kampı düzenleyenlere olan minnettarlığımı unutmayıp sürdüreceğim…
Bendeniz doğru dürüst bir temeli olmayan bir kardeşiniz olarak bunları söylüyorum; olaya biraz vakıf olup alt yapısı olanlar için ne kadar faydalı olacağını varın sizler düşünün…` İnşallah istifade edeceğiniz, yönlendirici ve faydalı bir yazı olmuştur bu satırlarım…
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Bu Kampı başından itibaren planlayanlar bilinçli bir şekilde Allah’ın insanlara bebekken, dil ögretmek için yaşattığı süreci örnek alarak bizlere dil eğitimi verdiler. Kampın başarısının sırrının da bu olduğunu düşünüyorum…
Selam ve selamet içinde kalıp Allah’a emanet olunuz…
31.08.2018
Şeyda Özkök
Selamünaleyküm 2020 kampı ne zaman başlayacak
2020 Kampını 12 Haziran – 08 Ağustos tarihleri arasında yapmayı planlamıştık.
Korona Virüs Salgını sebebi ile uygulamaya fırsatı bulamadık…
Şu anda gerekli binayı bulabilmemiz halinde yılda 5-6 defa, dönüşümlü kamplar yapabilme arzusundayız.
Her kamp aynı il ve binada olabileceği gibi farklı illerde de olabilir. Bize yardımcı olabilecek resmi kurumlar, vakıf ve dernekler bulabilmemiz için sizin de ilgi, yardım ve desteğiniz şart. Tanıdığınız kurum ve kuruluşlarla konuşup harekete geçirmeyi deneyebilirsiniz…
2015 yılı yaz kampımız gayretli bir hanımın teşebbüsü ile Balıkesir’de gerçekleşmişti. Bu hanımın gayreti olmasaydı o yıl kamp yapmayacaktık.
Hikayesini sitemizde okuyabilirsiniz.
Ayrıntı ve bilgi için:
http://www.hamzali.org isimli sitemize,
Hamzali Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği YouTube kanalımızdaki “HAKKIMIZDA” bölümüne bakabilirsiniz.
Kıymetli ögrenciminin güçlü kaleminden süzülen bu yazılarda anlatılan güzelliklere vesile olanlara teşekkürlerimi sunar, Allah’tan çıktıkları bu yolda daha ilerlere ulaşmalarını niyaz ediyorum.